21 Şubat 2021 Pazar

Bir Nazi Dönemi Hikayesi...


Osman’ın trajik öyküsünün tamamı okunduğunda, PKK ve radikal sol örgüt kurbanlarının ailelerinin neden suskun kaldıklarını daha iyi anlamış olacağız. Osman Tim, 1992’de Bayrampaşa Hapishanesi’nde PKK tarafından ilk örgüt içi infaz edilen insandır. Okulu bırakıp örgüte katıldığında Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği 2. sınıf öğrencisiydi. 2014 yılında Osman’ı “Yoldaşını Öldürmek” kitabıma konu ettiğimde hapishanedeki tanıklığımla yetinmiştim. Çünkü o güne kadar ailesinden kimselere ulaşamamış ve hapishane sonrası olup bitenlerden haberim olmamıştı. Meğer ailesi asıl trajediyi Osman’ın öldürülmesinden sonra dışarıda yaşamıştır. Osman’ın cenazesi Bayrampaşa Hapishanesi’nden alındıktan sonra Iğdır’a, ailesinin bulunduğu köye getirilir. Acılı aile defin için yola çıktığında örgütün engeline takılır. Örgüt sorumluları, Osman’ın köy mezarlığına gömülmesine izin vermez. “O bir haindir, buraya gömemezsiniz!” derler. Bu tehdit üzerine köyden kimseler, akrabaları bile Osman’ın cenaze namazına katılmak istemez. Örgütün bu baskısı üzerine aile korkudan dolayı Osman’ı gizlice gömmek zorunda kalır. Aynı günlerde Iğdır bölgesi örgüt sorumlusu aileye yeni bir haber gönderir. Osman davaya ihanet ettiğinden, yerine dağa çıkması için aileden birini isterler. Osman’dan küçük biri erkek, iki de kız kardeşi vardır. Örgütün bu konudaki kararı şöyledir: “Eğer erkek kardeşi katılmazsa yerine iki kız kardeşini isteriz.” (Örgütün bu askerî adaletine göre iki kadın bir erkek ancak ediyordur). Bu talimatı alan Osman’ın babası iki kızını evden kaçırır, dağa çıkarılmamaları için akrabalarında saklar. Osman’ın erkek kardeşi Hasan Tim ise o yıl İzmir’de amcalarının yanında lisede okumaktadır. Hasan, abisi Osman’ın öldürülmesinden sonra kendisini örgütten korumak için soyadını değiştirmek zorunda kalır. Acılı baba, Iğdır’da örgütün kendisinden istediklerini yapmayıp çocuklarını korumaya alır. Bunun üzerine de örgüt mahallede aile üzerindeki baskılarını artırır. Aileyi önce “hain” aile ilan edip dışlar, sonra da bir türlü bitip tükenmeyen tacizler yöneltir. Uzun bir dönem evleri örgüt militanları tarafından gözetim altında tutulur. Eğer eve Osman’ın kardeşlerinden biri gelse, örgüt devrim adına tutuklayıp zorla dağa çıkaracaktır. Örgütün kararı ve baskıları yüzünden babası, Osman’a ait tüm belge ve bilgiler dâhil evin içinde ne varsa yok eder. 28 yıl sonra kardeşi Hasan’dan Osman’a ait bir fotoğraf istediğimde, “Babam, abim Osman’a ait evde ne varsa uzaklaştırdı, fotoğraflarını yırttı.” demişti. Öyle anlaşılıyor ki örgüt Osman’ı öldürmekle yetinmemiş, Osman’a ait tüm bilgi belgeleri ortadan kaldırıp, hafızalardan da silmek istemiştir. Bu uzun ve trajik hikâyede örgüt baskısı nedeniyle aile dağılır. Derken yıllar geçer. Kardeş Hasan evlenir, bir oğlu olur. Abisine vefa duyup oğlunun adını Osman koyar. Osman büyür, 15 yaşına geldiğinde amcası Osman’ın hikâyesinin peşine düşer. Bir gün internette aranırken, “Yoldaşını Öldürmek” kitabımda amcası Osman’ın anlatıldığını öğrenir. Babasına baskı yapar. “Baba şu amcamı yazan yazarı arayıp konuşalım.” der. Bunun üzerine bana ulaşırlar. Bana ulaştıklarında Osman’ın ölümü üzerinden tam 28 yıl geçmiştir. Onlarla konuşurken, korku duvarını aştıklarını gördüm. Kardeşi Hasan’la yukarıda yazdıklarımdan daha fazlasını konuştuk. “Biz korktuk, abimizi savunamadık.” dediler. Ama bundan sonra korkmayacaklarını, her platformda Osman’ı savunacaklarını söylediler. 

 

Bazıları için hayat zor. Yakınınızı devlet öldürdüğünde arayıp soranınız çok oluyor, örgüt öldürdüğünde sesinizi kimse duymak istemiyor. Osman Tim’in kaderini yaşamış binlerce aile dramı var. Bu yaşam hikâyelerini okuduğumuzda insan bir an kendini Nazi Dönemi’nde yaşamış gibi hissediyor. Osman Tim yalnız değildir. Kitabımda Osman gibi yaşam hikâyeleri birbirinden trajik 40 kurbandan bahsettim. Örgüt mahallesinde “hain” yakını olmak, sol mahallelerde taşınması oldukça zor bir yük. Bu yükü taşıyamayan aileler, çocuklarının ölümünden sonra başka mahallelere taşındılar.

 

Bu yazı Vadi yayınevinden çıkan “Yüzleşerek Barışmak”  adlı kitabımdan alınmıştır. 

 


 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Herkes Dünyayı kendi bakışında taşır…

  Bir Sufi mankıbesinde okumuştum Dervişin biri günün belli saatlerinde şehrin hemen girişinde Dut ağacının gölgesinde dinlenirmiş. Şehrin g...